uçtu uçtu Ilgaz’ın Kırkı Uçtu…

Eski Türklerden kalan bir Şaman geleneği olan Kırklama töreni, yöresel farklıkları olsa da hala güncelliğini koruyor. Babaannemin anlattığına göre; Lohusalık denen altı haftalık süreçte annenin ve bebeğin mikroplara açık halde olmalarından, kalabalık ve kapalı ortamlardan uzak tutmak için evden çıkarılmazmış. 40.gün geldiğinde ise, hem anne hem de bebek için bir dönüm noktası olup, sabah erkenden kırklama banyosu yapıp, duaları edildikten sonra dışarıya çıkılırmış. Ailecek kırk çıkarma için ilk ziyaret edilecek ev çok önemliymiş. Bu ev, ferah, büyük, ışığı bol, tepelerde ( günümüzde yüksek katlarda) maddi ve maneviyatı yüksek olan mutlu, huzurlu ve sağlıklı insanların oturduğu bir ev olmalıymış. Onların temennileri iyi dilekleri çok kıymetliymiş. Banyosunun ise özelliği; kırk kaşıklık son durulama suyu ile durulanmaktaymış. Bu yıkanmaya “kırk çıkarma” veya “kırklanma” deniyormuş.
Bizim de Bebeğe ve anneye zararı dokunmadığı sürece geleneklerimize kapımız sonuna kadar açık. Kırk çıkarma; Ilgaz’ın doğumunun 40.gününü ve benim gri bulutlar ile kaplı lohusalığımın gidişini kutlamak için harika bir sebep oldu. Biz de kalbimizden geçtiği gibi bir banyo seronomi kırkını uçurduk. Kırk gezmesine gittik.
Aslında Lohusalıkta kırk gün evde çıkılmaz mitinin aksine daha dördüncü gün doktor kontrolleri için, iki haftalık olduğu zaman ise bolca enerji toplamak ve sosyal hayatımıza geri dönüşün ilk adımı olarak dışarıya çıktık. Kapalı ortamlara girmeden açık havada yapılan yürüyüşler ise paha biçilmez bir motivasyon sağladı. Ancak Kırk gezmesi ilk kez kalabalıklar arasında katılmamız açısından da bir sebep oldu 🙂
Pazar gününe denk gelen o gün sabah erkenden kalktık. Banyosu için hazırlıklara başladık. Ananesi banyo suyunun içine koymak için; yaşamının kırk günü için kırk tane taş, baharın ilk günlerinde doğup hanemizi mis gibi kokusuyla kokuttuğu ve çiçek gibi kokması için kırk çeşit çiçek topladı. Dünya insanı olup birçok ülke – kültür görsün diye farklı ülkelere ait bozuk paralar, huzurlu bir çocuk olması için hafif bir müzik, maddi açıdan güçlü olsun diye bir altın, nazar değmesin diye nazar boncuğu ve mutlu ailemiz içinde büyüsün diye benim ve babasının alyanslarını da suyunun içine koymak için hazırladık. Yeni kıyafetlerini de tabi ki…
Annem en güzel dilekleri ile Ilgaz’ı yıkamaya başladı, sıra ile taşları, bozuk paraları, altını, alyansları, nazar boncuğunu ve çiçekleri suyuna attı ve son durulama suyuna kırk kaşık su saydım: o su ile durulandı. Kırkı çıktı 🙂
Eşimle biz de ellerimizi sıkı sıkı tutarak hayran hayran onları izlemeye daldık. Böyle bir an nasip kısmet oldu diye şükrederek, dualar okuyarak…
Med-cezir gibi ruh haliyle 40 gün geçmiş ve o gri bulutlar ile kaplı lohusalık serüvenine güle güle demek için harika bir zamandı. Ilgaz’ı babaya teslim ettikten sonra ben de kırk çıkarma için banyomu yaptım, abdestimi aldım ve son olarak başımdan aşağıya Ilgaz’ın banyo suyundan saydığım kırk kaşık suyu akıttım. Ve hislerimi dile dökebilmenin verdiği rahatlık, kırk çıkarma da su akarken ruhumun da temizlendiğini hissederek… Gözlerim artık etrafı renkli görüyordu! KIRKLANMIŞTIM 🙂
Dualarımı okudum… Çocuğumun adaleti yüce, iyi bir insan olması için, mutlu ve sağlıklı, aldığı her nefesin kıymetini bilen, doğayı seven, hayata karşı bakışı hep pozitif olup etrafına da bu enerjisini vermesini, okumayı seven, müzik ile yaşayan, başarı ile hırsı birbirine karıştırmayan, kafası kafasına denk çok arkadaşı ama iyi günde kötü günde öz dostu olmasını, sevgisini hem dili hem bedeni ile ifade edebilen, maddi açıdan rahat ama hali darda olanı da anlamasını ve paylaşmayı bilmesini, anne babası ile arkadaş gibi- dost gibi olmasını, hayırlı bir evlat olmasını hayırlı insanlar ile karşılaşmasını diledim. Kendim için ise; rabbimden emanetine iyi bakabilmeyi, tahammül sınırlarımın çok yüksek, sabrımın taş gibi, sevgimin sonsuz, anneliğimin yeterli ve eğlenceli olmasını diledim. Annemin elini öptüm ve kocama kocaman sarıldım.
Önce babaannesi ve dedesini görmeye gittik. Ardından kırk ziyaretine gittik. Orada Ilgaz’a uzun ömrü olsun saçlarına sakallarına aklar düşsün diye yüzüne un sürüldü. Hediye kutusu hazırlayan ev sahibemiz: içine sağlıklı olsun diye yumurta, kazancı bol olsun diye bozuk para, hanesinin bereketi olsun diye pirinç, hayatının tadı bol olsun diye tuz/şeker, nazar boncuklu bir mendil, mis gibi koksun diye kolonya ve uyku arkadaşı koymuş ve mis gibi bir sofra ile bizleri ağırladı.
Ayrıca ikinci kırk gezmesine davet edip, harika bir sofra ve hediyeleri ile ellerimizi kollarımızı dolu dolu yapan sevgili dostlarımız vardı J etrafına da bu enerjisini vermesini
Neredeyse kırk gezmesine” kırk kapı gezmesi” olarak değiştirecektik ki, Ilgaz yoğun ilgi ve aşırı uyarılma sebebi ile huzursuzlandı ve evin yolunu koşar adımlarla aldık… Artık çocuklu bir aileydik ve söz sözü Ilgaz söylüyordu 🙂
Biz kırk çıkarma geleneğini kendimize göre böyle yorumladık, umut ederim ki siz kendinize uygulamak için ya da size gelecek kırklama misafirleriniz için de bir fikir olur…
Sevgiler, ebepınar
Ne güzel bir yazı olmuş,ellerinize sağlık ?