Doğum Saadeti…

Ben senin o göz yaşını severim Saadet… Bizzat katıldığım doğumlar, benim hissettiklerim yaşadıklarım, o an’da gebemin aklından kalbinden ruhundan dökülen hikayeyi okuduktan sonra hafızama mıh gibi kazınıyor… Uzun ama bir o kadar da akıcı bir hikaye- hamilelikten başlayan lohusalığa kadar devam eden-
” doğum Saadeti” …
“Sonuna kadar pozitif Doğum Hikayemi yazabiliyorum şükürler olsun. Şükürler olsun ki hayallerimde ki gibi bir doğumla oğluma kavuştum. Herkes doğum anını hayal eder mi bilmiyorum ama ben çok ettim. Hamilelik boyunca o kadar çok pozitif doğum hikayesi okudum ki benim ki nasıl olacak? ilk işaretler nasıl gelecek? gece mi gündüz mü başlayacak? doğum dalgalarıyla kendime güvendiğim kadar kolay başa çıkabilecek miyim? Önce suyum mu gelecek nişanım mı vb. Bir sürü soru geziniyordu kafamda… Aynı zamanda biliyordum ki her doğum kendine özel ve zamanlamayı onlara bıraktığımızda her bebeğin kendine has çıkış yolu ve yöntemi var 🙂
Bedenime çok güveniyordum çünkü dokuz ay boyunca fiziksel ve zihinsel olarak kendimi normal doğuma yeterince hazırlamıştım. Bebeğime çok güveniyordum çünkü okuduklarımdan öğrendiğim tek şey varsa bebeğim için en sağlıklı yol normal doğumdu ve Doğum zamanı geldiğinde ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Bana düşen akışa teslim olmak ve kavuşma hayali kurmaktı. Kendimi şartlanmanın çok yanlış olduğunu çok iyi biliyordum ama elimde olmadan normal Doğuma çok odaklanmıştım. Eğer tıbbi bir gereklilik olsaydı nasıl hissederdim ne düşünürdüm bilmiyordum.
Hamileliğimi ilk öğrendiğim günden itibaren hiçbir sıkıntı yaşamadım desem hiç de abartmış olmam. Hiç kusmadan en ufak bel ve sırt ağrısı geçirmeden gece krampları ile hiç tanışmadan son ana kadar kendi ayakkabılarımı bağlayarak, araba kullanarak kırk haftayı tamamladım. Hepsi için hep şükrettim ama yüzümde hamilelik belirtisi olmasını çok istediğimden burnum şişmiş mi diye hevesle aynalara bakmalarım hep hüsran ile sonuçlandı :))
Son altı yıldır kabin memuru olarak geceli gündüzlü uçuşlardan sonra hamile yer görevine geçip çok daha sakin ve sekiz beş mesaili bir çalışma düzenine geçince okumaya araştırmaya çok vaktim oldu, hiçbir zaman sezaryen fikri aklımda yoktu ama biraz okuyunca bile normal doğumun adı üstüne çok normal Doğum olduğunu bebeğe ve anneye olan faydalarını tamamen sindirdim. Daha da okudukça bu konuya gönül verenleri okudum. Sosyal medyadan da takip etmeye başladım.
Zihnimi çoktan hazırlamıştım, bedenimi hazırlamak ve sağlıklı bir hamilelik geçirmek için de Zeynep Gözübüyük ile hamile yogasına başladım. Derslerden o kadar keyif alıyordum ki en yağmurlu en karlı günlerde bile yarım saat yol gidip bebeğim için bol bol nefes ve gevşeme egzersizleri yaptım. Her hafta sonu sabah sekizde uyanıp beni derse götüren eşime de öpücüklerimi sunuyorum 🙂 Her derste son haftalarında olan arkadaşlarımız eksiliyor ve biz onların Doğum hikayelerini dinleyerek motive oluyorduk. Yine bu derslerin bitiminde Zeynep Hoca’nın Doğum yapan arkadaşımızın gebbepinar ile Doğuma hazırlandığını ve güzel bir Doğum ile çocuğuna kavuştuğunu öğrenince… tamam dedim işte aradığım insan, gebbepinar :))
Dediğim gibi bu tarz eğitim veren ve Doğumda destek olan birkaç insanı takip ediyordum. Bu çok özel bir zamandı ve yanımda ki insandan güç alabilmem için ona ısınmam gerekiyordu. 32. Haftamda Pınar ile mailleşmeye başladık. O dönemde taşınma telaşım vardı ve yorulmamam için evime yakın bir yerde görüşmeyi teklif etti ve gönlümü baştan fethetti canım Pınarım 🙂 O gün hemen kaynaştık, eşim ile Geb-be Okulunda katılacağımız dersleri planladık. Doğum süresince de olabildiğince geç hastaneye gitmek evimde daha sakin şekilde gevşeyebileceğimi düşünüyordum, bu nedenle sadece ders almayı değil Doğumda da ebemiz olması için anlaştık.
Bu arada doktorumla da doğum üzerine konuşmaya başladım. Kendisi “daha erken ve son anda ne gerekirse onu yapacağız” derken, ben ne kadar çok normal doğum istediğimi, Suni Sancı, epidural anestezi gibi hiç bir müdahale istemediğimi ısrarla vurguluyordum. Oğlumun doğar doğmaz göğsüme konulması ve kordon bağının geç kesilmesini istediğimi de son haftada konuştuk ve kendisinin de beni bu hayalini kurduğum doğum konusunda destekleyebileceğini duyunca huzurla doğumu beklemeye başladım.
Ama bir dakika 34. Haftada suyunun azaldığını söyledi doktorum. Bol su tüketmemi, hareketlerimi kısıtlamama gerek olmadığını da söyledi. Yoga ve yürüyüşe devam edebilecektim.
Geb-be Okulunda da derslerimiz keyifle geçiyordu. Eşimle birlikte gidiyor, simitli çaylı sıcacık bir kahvaltı ile karşılanıyorduk. Pınarımın hoş sohbeti sonrası teorik bilgiler öğrenip arkasından birebir nefes ve gevşeme dersleri yapıyorduk.
Haftalar ilerleyip suyum kritik seviyede seyretmeye devam ettikçe “Pınaaaaaaar” diye telefona sarılıyordum ve o beni sakin olmam- akışa teslim olmam konusunda teskin ediyordu.
Bu arada doktoruma Doğum destekçim olarak yanımda ebem olacağını da söylemiş ve son haftalarda Pınarımın da önerisi ile tanışmışlardı. Kendisi tabi hemen elektriği ile doktorumu da etkilemişti. Doktoruma Doğum başlayınca benim yanımda olacağını, gelişmelerden Doktoru haberdar edeceğini anlattı. Hepimiz doğum süresince izleyeceğimiz yol konusunda hemfikir olmuştuk. Çatı muayenesi de yapılmıştı. Her şey normal doğuma uygundu ve biz beklemedeydik.
39. Haftaya gelmiştim. Hiç yalancı kasılmam olmamıştı. Pınarla doğumu başlatabilecek şeyler konusunda konuşuyor uygulamalar yapıyorduk. Ben arada hala başlamadığı için stres olup “hala tık yok” diye mesaj attıkça, o beni rahatlatıyor doğumu beklemeyi bırakmamı söylüyordu. Benim gibi sabırsız bir insana bekle emek kolaydı ama düşünmemek hiç kolay değildi!
26 Mart Cumartesi günü kontrolde 1.5 cm açıklık olduğunu rahimde yumuşama olduğunu ve su seviyemin yükseldiğini öğrendim. Doktorum Doğumun birkaç gün içinde olabileceğini söyledi. Hatta “her an olabilir” dedi. Eee benim gibi birine öyle derse her an hazır beklerim ben de :))) Evden fazla uzaklaşmadan süreli kasılma beklemek çok sinir bozucuydu.
39+3 Salı günü kayınvalidemle birlikte bütün gün yürüdük ve alışveriş yaptık. Öğlen 12’den akşam 18’e kadar yürümüşüz. Eve geldiğimde telefonum beni 7km yürüdüm diye tebrik ediyordu :)))
Akşam biraz dinlenmek istedim ama yok! Son günlerde gelen enerji sanırım gelmişti, ben yorgunluk hissetmiyordum. Başladık eşimle televizyon izlemeye. Tabi bu enerjiyi doğuma saklamam gerektiğini sonradan çok iyi anladım!
21:30 civarı, çoook ufak ve kısa süreli bir sancı hissettim. Hiçbir şey belli etmeden dakika tutmaya başladım. Bu anı çok beklemiştim! Bir saat boyunca düzenli olarak 10 dakika da bir 5-10 sn olacak şekilde devam edince yanımda oturan eşime bile söylemeden WhatsApp ‘tan Pınar’a yazdım. O fazla yürüyüp yorulduğum için olabileceğini ama takip etmemi de söyledi. Ben de dayanamayıp evdekilere söyledim. Hep birlikte saatte bakıp dakika tutmaya başladık. Pilates topu üzerinde olup- son günlerde en sık yaptığım gibi rahatlatıcı müzik eşliğinde mumlarımı yakarak sıcak bir duş aldım ve yatıp dinlenmeye karar verdim. 23’de duş alıp yattım ve o anda gelen kasılma öncekilerden farklıydı ki eşimin koluna tırnaklarımı geçirmişim. Bir şey hissedip hemen tuvale te koştum ki, nişanım gelmiş :))) O ana kadar hazırlanalım mı? Giyinelim mi? Diyen ev halkına hayır bunlar çok az kasılmalar sakin olun demiştim ama nişanı görünce tuvaletten çıkıp haydi çantalarınızı hazırlayın oğlum geliyor dedim.
İşte ondan sonra pilates topu üzerinde esneme yaparak doğum dalgalarını karşıladım. Giderek süreleri üzüyordu. 10 dakikada bir, 6 dakika bir ve 5 dakikada 1 dk sürmeye başladı. Öğrendiğim hareketleri uygulayarak gık demeden hepsini karşıladım 🙂 Bu arada kasılmalar belimden gelmiyordu karnımın altında hafif şekilde geliyordu ve tarifimden canım ebem Doğumun yakın olmadığını ama pijamalarını alıp geleceğini söyledi. Doğurmazsan da yatıya kalırım diye takıldı 🙂
Gece 3 gibi Pınar gelmek üzereyken elektrikler gitti. Asansör çalışmıyordu ve Pınar sekizinci kata yürüyerek çıkmak zorunda kaldı. Daha da kötüsü hastane çantamız arabadaydı- araba otoparkta ve otopark kapısı elektrikliydi. Güvenlik gündüz personelinin ancak manuel açabileceğini, gecenin üçünde bunun mümkün olmayacağını söyledi. Eşimin O an ki panik ve stresini unutmayacağım. Pınar ise gayet sakin arabam kapıda, çantaları alır gideriz diye Doğumun nasıl organize edilebileceğini bir kez daha gösterdi 🙂 elektriklerde yüreğimize su serpilirken geldi.
Pınar ilk muayenesi yaptı ve 6 cm açılmam olduğunu aktif doğumun, doğum dalgalarının da düzenli olmasından dolayı, başladığını söyledi.
Bu saatte trafik olmaması ve hastanede de uygun gevşeme ortamı sağlayabileceğimizi konuşup, benim de istediğim gibi hastaneye gitmeye karar verdik. Güle oynaya asansörde resimler çekilip yola çıktık. Doktorumu da arayıp 6cm açılmam olduğunu hastaneye geçtiğimizi söyledim. Kendisinin de hastaneye çok yakın oturduğunu, hastanede ki Ebeler muayene edip bilgilendirmelerine göre geleceğini söyledi.
Yolda kendi annemi arayıp baya telaşlandırdım. “Annecim sakin ol, gayet iyiyim. Doğum başladı Pınar Yanımda hastaneye geçiyoruz hadi çıkın gelin” dedim. Tabi sabaha karşı üçte arayınca otomatik olarak panik olan annem doğuruyorum dediğimde sesi titreyerek “sen nasılsın, iyi misin?” Dediğinde ilk gözyaşımı döktüm. “Çok iyim beni merak etmeyin hastaneye geç kalmayın” dedim. O da ağlayarak ” Tamam Kızım” dedi.
Yolda kasılmaları derin nefesler ile karşıladım. Hastaneye gelip odaya yerleştiğinizde saat 4’tü ve açılmam 6cm’di. Annemler ve kardeşlerim hemen geldiler. Gayet keyfim yerindeydi ki, kasılmalarım şiddetli artmaya başlamıştı. Canım ebem, odamı bir spa merkezine dönüştürmüştü bile. Mumlar, kokular, müzik ve daha önce yaptığımız gibi gevşemeye başladık. Her şey hayalimde ki gibiydi. Tek fark bütün gün 7km yürüdükten sonra akşam kasılmalar başladı için hiç uyuyamadan sabah 4’te hastaneye gittiğim için aşırı yorgun ve uykusuzdum. Sürekli yürüyerek, merdiven inip-çıkarak, Doğumda hareket özgürlüğümü kullanarak açılmayı hızlandıracaktım ana yatağımdan pek uzaklaşamadım.
Pınar’ın telkinleri ile tamamen Hipnotize olarak Doğum diyarına gittim. Yarı uykulu bir halde oğlumu bekliyordum.
NST’ye bağlıydım. Çömelme pozisyonunda ya da yatağımın üzerinde dizlerimin üzerinde Doğum dalgalarını karşılıyordum. Odamda oldukça rahattım. Arada ebeler açılmamı kontrol etmeye geliyorlardı. Açıkçası ne kadar sıklıkla geldiklerini ve saatin kaç olduğunun hiç farkında değildim. Sadece kontrol edilirken sırt üstü yatınca hareket edemediğim için zorlandığımı hatırlıyorum.
Bebeğimin başının baskının fazla olduğunu ve açılmanın giderek hızlanacağını bu yüzden dayanmam gereken zamanın kısa olacağını söylüyorlardı. Kapının önünde ise kardeşlerim ve kuzenlerim vardı. Odama sık sık gelip gitmeleri stres yaratıyordu.
Hem bu hem de bebeğin kalp atışlarında düşme fark edip benim de iyice yorulduğumu görünce Pınar oksijen desteği sağlamış bana. Oraları tam hatırlamıyorum. Sonradan fotoğraflarından burnunda ki hortumları görünce hatırladım. Ben kendimi o sırada Doğum dalgaları ile dalgalanmaya bırakmıştım- deriiin deriiin nefesler alıyordum.
Pınar’ın belime ve bacaklarıma yapmış olduğu masajlar çok iyi geliyordu. Daha sonra ne kadar vakit geçti bilmiyorum ama muayene ettiklerinde, Doğumhaneye inebiliriz dediler. Açılmam ne kadar diye sormadım ile Doğumhane dediklerine göre kavuşmamız yakınlaştı diye sevindim 🙂
Kıyafetlerimi çıkarıp hastane önlüğünü giyince o kadar çok üşüdüm. Odadan çıkarken üşüdüğümü söyleyince yine tabi ki Pınar’ cım hırkasını çıkartıp üzerime attı. Ona sarılıp asansöre gözlerim kapalı ilerlerken Pınar arkasını dönüp “bir bakar mısın? Herkes seni bekliyor bir el salla istersen” dedi. Kafamı kaldırıp kimseye bakmadım. Hiç kimse kusura bakmasın 10cm’deyken kimse umurumda değildi 🙂 Kalan son enerjimi oğluma kavuşmaya saklamalıydım. O anı her düşündüğümde o an aklımdan geçenlere “banan şimdi kimseye el sallayamam” moduma çok gülüyorum.
Doğumhaneye indiğimde koridorda doktorumu gördüm. O dakikaya kadar hiç görmemiştim. Beni gülümseyerek hoş geldin diye karşılayınca istemsiz olarak ” Kurtarın beni” dedim. Kendisi de ” bir yatırsınlar seni, muayene edelim durumuna bir bakalım ne kadar kalmış, dayan” dedi. Muayene ettiğinde “tam açıklık” dedi. Dünyanın en güzel tanımlamasıydı ” TAM AÇIKLIK” 🙂 bunu Doğum yapanlar çok iyi anlar 🙂 şimdi “ıkınma hissini bekleyeceğiz” dedi. Henüz tam Doğumhane kısmında değildik. Daha sonra yan bölüme geçtik. Artık Doğum yatağındaydım. Doktorum suyumu patlayacağını söyledi. Ne olacağını anlattı ve ben hiçbir şey hissetmedim, suyum geldi.
Bir yanıma eşim bir yanımda ebem Pınarım nefeslerle daha önce çalıştığımız ıkınma nefesleri ile bebeğimin ilerlemesine yardımcı oluyordum. Kasılma gelince ıkınıyordum. “Tamam” dediklerinde dinlenip nefes alıyordum. Her ıkınmada doktorum Gül Hanım da bana çok iyi gittiğimi söylüyor, çok iyi motive ediyordu. Hiçbir şekilde çığlık atmadan bağırmadan nefesimi boşa harcamadan ıkınma dışında ki her saniyemi sakinlik içinde geçiriyordum. Hatta sonradan gelen Doğumhane ebeleri benim epiduralli olduğumu zannettiler. Doktorum ve Pınarcım bunu bana vurgulayarak benim kendimi daha güçlü hissetmemi sağladılar. Sanırım beşinci ıkınma sonra hala doğum olmayınca enerjimin biteceğini hissetim. Pınar’a sanırım başaramayacağım çok yoruldum şimdiye kadar neden itemedim diye sordum çaresizce. Pınar da bana çok çok iyi gittiğimi doktorumun da bana epizyotomi olmadan doğurabileceğime olan inancından dolayı bana saygı duyarak beklediğini söyledi. Benim artık bacaklarımda derman kalmamıştı. Kafamı kaldırıp doktoruma “istediğiniz kadar kesebilirsiniz tamam” dedim.
Bir sonra ki ıkınmada oğlum doktorumun kollarından göğsüme geldi. Üzerine sıcak havlu kapattılar. İşte hayalimde ki “ten tene temas” gerçekleşmişti.
Göğsüme koydukları an eşimin hıçkırıklarını hiç unutmayacağım. İlk defa onu böyle gördüm. Elimi tutuyordu. ” Başardın” dedi. Tarif edemeyeceğim anlardı. Tabi kahramanım Pınarım ile göz göze geldiğimiz anda ki Zafer mutluluğumuz “Annem gibi” saçımı okşayan, kendi bebeği olmuşçasına oğluma aşkla bakan ve o anlarımızı fotoğraflayarak ölümsüzleştiren canım ebem… ona ne desem az!
Plasentanın doğumu, dikişlerin atılması vs. Süresince yaklaşık 1,5 saat oğlum göğsümdeydi. Pınar hemen emzirmem için yardımcı oldu. Koca güzlü, güzel bakışlı oğlum kolayca mememi buldu ve emmeye başladı. Çocuk doktorunun kısa bir muayenesi sonrası tekrar göğsüme koyuldu. Uzun uzun bakıştık o süre boyunca, pozlar verdik 🙂
Dışarıda bekleyen anane, babaanne doğum haberini alıp hala çıkmayınca izin isteyip yanımıza geldiler. Onları görüp oğlumla tanıştırdığım an çok özeldi.
Oğlumun benden önce ve ayrı olarak doğumhaneden çıkıp ailemle tanışmasını istemiyordum. Hayalimde onu kucaklayarak yürüyüp Doğumhaneden çıkıp oğlumu teyzeleri ve halası ile tanıştırmak vardı. Ancak odam henüz hazırlanmadığı için ve artık dışarıdakilerin de çok meraklandığı için bebek hemşirelerinin bebeğimi çıkarmalarına izin verdim.
Saat 09:10 da doğum oldu. Güle oynaya etrafımdakilere laf yetiştirerek saat 10:30 da doğumhaneden çıkmıştım. Odama çıktığımda ise kuş gibi hafiflemiştim. Sadece biraz yorgundum. Ancak ilk andan itibaren misafir ağırlamakta ya da ayağa kalkmakta hiç zorlanmadım. Oğlumu hemen ardımdan odaya getirdiler. Sık sık emzirdim. Pınar zaten hep yanımdaydı.
Taburcu olup eve geldiğimde ise Lohusa ev ziyaretime geldi. O uykusuz, şaşkın, bol misafirli günlere halden anlayan biri olarak yanımda oldu. Bana ve bebeğime getirdiği hediyeleri, beni ve ailemi bebek beslenmesi vs. Gibi temel konularda bilgilendirmesi, emzirme konusunda bilgilendirmesi en iyi ilaç oldu.
Mastit olmaktan korktuğum anlarda beni sütümün fazlasını sağmaya yönlendirmesiyle yine “iyi ki var” dedirtirdi. Daha sonra telefonları ile elini üzerimden hiç çekmedi.
Hiçbir mecburiyeti olmadığı halde oğlumu merak eder, arar sorar, “sen nasılsın?” Diye özellikle sorar. İnsanın kimseye anlatamadıklarına dokunur- hisseder.
Ben onunla yolumuzun kesişmesine, tanışmamıza sebep olan her şeye şükür ediyorum. Canım ebem… Hayatım boyunca unutulmayacak bir yerin var bende ve ailemde… Annem de eşim de ne zaman Doğum konusu açılsa “iyi ki böyle profesyonel destek almışız, iyi ki doğru insandan almışız” diyorlar…
İyi ki geldi oğlum, iyi ki bizi seçtin!
İyi ki seni bulmuşum, bu yolda elini tutmuşum Pınar…”
ben teşekkür ederim, beni bulduğun, hikayen ortak ettiğin, Mertin ebe’si yaptığın için:)
yaaa ne çabuk bitti yazı diyorsanız 🙂 diğer pozitif doğum hikayeleri için tıklayınız.